Bilmecelerin kökeni*
“Anadolu halkının özelliklerinden, başarılarından biri de bilmece konusunda görülür. Bilmeceler halktaki anlayış yetisinin yaşamsal ışımalarıdır. Onları kimin türettiği, kimin, ne zaman söylediği bilinmez. Toplum düşüncesinin böylesine ortak bir ürünüdür.
Anadolu’da aşağı yukarı bütün doğa varlıklarıyla, insan davranışlarıyla, araçlarla ilgili bilmeceler vardır. Bilmecelerde genellikle iki özellik göze çarpar. Biri, bilmecenin, bir şiir niteliği taşıması, şiiri kuran özlerin, onda yer tutmasıdır. Bilmecenin dokusunu ören şiir iplikleri ona ayrı bir tat, ayrı bir sevimlilik, bir yumuşaklık kazandırır. Böylece bir sanat yaratması olup çıkar bilmece. Öteki, bilmecenin bir tekerleme niteliğinde oluşudur. Tekerleme niteliği taşıyan bilmecelerde sözlerin belli bir anlamı yoktur.
Bilmeceler yapı bakımından ikiye ayrılır. İlkin birbirine benzeyen, aralarında ses uyumu bulunan sözlerin (bunlar uydurma da olur) sıralanışı. Bu durumda bilmece bir müzik uyumu taşır. Sözler arasında, uyumun sağladığı anlamsız bir bir bağlantı vardır. Daha doğrusu bilmecenin anlamı ikinci bölüme sığdırılır. Birinci bölüm çoklukla bir giriş niteliğindedir. İlk bölümde ses uyumuna, kolay söyleyişe, ikinci bölümde anlama önem verilir."
(İsmet Zeki Eyüboğlu, Anadolu İnançları, Anadolu Üçlemesi 1, Toplumsal Dönüşüm yayınları.)
*Bilmecelerin altında ayraç içinde gördüğünüz diğer isimler hakkında da bilgi almak istiyorsanız soldaki linkler arasında ismi bularak, tıklayabilir ve ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.